İvan İlyiç’in Ölümü

1886’da kaleme alınan bu eser üzerinden asırlar geçmiş olmasına rağmen İvan İlyiç’lerin varlığı ve insanın hüsranda oluş gerçeği halen devam ediyor. İvan İlyiç’lerden olmamak ve ömrümüzü sabırla güzel işler için kullanmak dileğiyle, paylaşayım istedim.

İvan İlyiç statüyle fena halde kafayı bozmuş bir adamdır. Petersburg’da günün zevklerine uygun dayayıp döşenmiş büyük bir dairede oturur, sık sık ruhsuz akşam yemeği toplantıları düzenler, bu toplantılarda sıcaklık ve samimiyetten eser yoktur. Kendisi yüksek mahkemede yargıçtır, işini sevmesinin başlıca nedeni, işi sayesinde kendisine duyulan saygıdır. İvan İlyiç bazı geceler geç saatlerde “şehirde çokça adı geçen” kitaplardan birini okur, nasıl davranması gerektiğini de gazetelerden öğrenir. Tolstoy, yargıcın yaşamını şöyle özetler: “İvan İlyiç’in işinden haz almasının nedeni işiyle gurur duyması, toplumdan hoşnut olmasının nedeni de gururunun okşanmasıydı; onun samimi bir şekilde haz aldığı tek şey “vint” oynamaktı. . .

Bir kaç haftalık ömrü kalan İvan, yaşamının harcanmış olduğunu fark eder. Onun yaşamı dıştan bakıldığında saygı uyandırır belki ama gerçekte bir değer taşımaz. Yetiştirilişini, aldığı eğitimi ve kariyerini bir kez daha gözden geçirdiğinde yaptığı her şeyin başkalarının gözünde önemli olabilmek için yapılmış şeyler olduğunu görür. Kendi ilgi alanları ve duyarlılıkları, kendisini bir nebze bile umursamayan insanlar uğruna feda edilmiştir. Bir gece acılar içinde kıvranırken içine bir his doğar: “Belki de nadir olarak yaşadığı ve belli belirsiz fark ettiği o içgüdüler, insanların yüksek statü anlayışlarına duyduğu o tepki, bütün o bastırdığı, derinlerde kalmış duygular: asıl önemli olanlar onlardı. Belki geriye kalanların hiç biri gerçek değildi. Resmi görevleri, yaşama biçimi, toplumdaki insanların kendisine ve mesleğine biçtiği değer: bunların hepsi gerçek olandan son derece uzaktı belki”

Kısacık ömrünü bitirip tüketmiş olma hissi yetmezmiş gibi İvan bir de etrafındaki insanların kendisiyle ilgili önemsedikleri ve sevdikleri tek şeyin statüsü olduğunu fark etti. Etrafındakiler onun gerçek benliğini, o kırılgan benliği hiç önemsemiyorlardı. Bir yargıç, varlıklı bir baba ve ailenin reisi olduğu için sevilip sayılıyordu . . .

Leo Tolstoy / Ivan İlyiç’in Ölümü – Statü Endişesi , Alain De Botton