Fotoğraf Hiç Bir Şey, Her Şey Biziz

Bazı fotoğraflarda hani başkalarının acısına bakarız, bazılarında tek bir karede başkalarının her gününe . Bazılarında olmak istediğimiz yerler olur ; hani çok beğendiklerimiz. Bazılarında yanında olmasını istediğimiz yüzler, bizim olsun istediğimiz yüzler vardır ve bakar dururuz, adına beğendim deriz.

Zamanımızda bakılacak şeylerin çoğaldığı kesin ama bakmak eyleminin kalitesinin düştüğü de kesin. Görselin daha az olduğu zamanlarda daha mı çok düşünüyorduk, o zaman bakmanın arkasından düşünmek mi geliyordu, peki ya şimdi ! Şimdi iş neredeyse bakıp düşünmeden geçmekle sınırlandı. Çok kısır, içi boş bir eyleme döndü. En fazla bir tıklık tepkiyi kafadan değil de zamanın hasta refleksinden alıyor gibi. Tıkla geç refleksi.

Bir duyarsızlaştırma hareketine mi kurban gidiyoruz yoksa, görseller ile tüketicimiyiz;

  • Hey düşünme , bak,  boşver, tıkla geç !
  • Hey , bak o gitmiş sende git, beğen belki gidersin !
  • Hey bak o şunu almış, beğen sen de alırsın !
  • Offf ne düşünüyorsun, düşünecek bir şey yok. Zaman düşünme zamanı değil ! Baksan yeter !
  • Zaten rutinlerinde eşek gibi çalışıyorsun, meşgulsün, bir tıklık olmak istediğin yer nefesi al. Beğen !
  • Ay ne yapacaksın o çirkin yüzü, yorgun çizgileri ve gözleri,  boşver düşünmeyecek ve bakılacak çok şey var, onlar güzel !

 

Bir fotoğraf yalnızca “ah keşke bende gitmiş olsam, orda olsam” görseli olduğu için mi güzel. Ya da “benim olsun yanımda olsun bu güzel yüz” için mi güzeldir. Olmak istemediğin bir yer, çirkin bir yüz, sana ait olmasını istemediğin gündelik rutinin fotoğrafları neden güzel olmasın. Peki bırakalım güzel olmasın ama bu onun bir gerçek ve fotoğraf ve yaşam olmasına engel midir. Hayır değildir, fotoğraf hiç bir şeydir, her şey biz.