Zenginlik diye bir şey yoktur; yalnızca yaşam vardır.

Rousseau bize, insanların neyin önemli olduğu konusunda kendi kararlarını veremediklerini, düşüncelerini, başka insanların önerilerine göre belirlediklerini, mutlu olmak için neye değer vermek gerektiği konusunu, başkalarına havale ettiklerini anlatmaya çalışır; ve işte Rousseau’nun anlattığı “başka insanların görüşleri“, bir gazetenin otoritesine ve bir reklam panosunun parıltılı albenisine büründüğünde insanlar üzerinde daha da etkili olmaktadır.

***

Ruskin, kibarlık, merak, duyarlılık, alçakgönüllülük, tanrısallık ve zeka açısından zengin olmak istiyordu. Ruskin bu niteliklere basitçe “yaşam” adını verdi. “Unto This Last” adlı kitabında, zenginliği yalnızca parasal anlamıyla kavramak yerine “yaşam”a dayanan bir bakış açısını sahiplenmemiz gerektiğini söyledi. Bu bakış açısına göre dünya üzerindeki en zengin insanlar, otomatik olarak tüccarlar ve toprak sahipleri olmayacaktı; aksine, geceleyin yıldızların altında olmanın keyfini çıkarmayı bilenler ya da başkalarının acılarını anlamayı ve dindirmeyi becerebilenler olacaktı.

Zenginlik diye bir şey yoktur; yalnızca yaşam vardır” diyordu. Yaşam: sevginin, mutluluğun ve hayranlığın gücünü taşıyan yaşam. En soylu ve mutlu insanları yetiştirebilen ülke, en zengin ülkedir bana göre. Kendi yaşamının işlevlerini olabilecek en mükemmel hale getirebilmiş, çevresindekilere yardım edebilen, onların yaşamına hem maddi hem manevi katkı sağlayabilen insan, gerçekten zengin bir insandır… Toplumda zengin diye bilinen insanların bir çoğu zengin değildir, içkin olarak ve sonsuza dek zengin olma yetisini kaybetmiş insanlardır.”

Ruskin peygamberlerin o düz, çocuksu diliyle konuşuyordu; ve Ruskin’e kahkahayla gülenler vardı elbet ancak geri kalanlar onun sözünü ilgiyle dinliyorlardı.

1906 yılında İşçi Partisi’nden ilk kez yirmi yedi milletvekili meclise girdiğinde, onlara politikada toplumsal adaleti sağlama konusunda en çok hangi kitabın etkisinde kaldıkları sorulmuştu. Yirmi yedi milletvekilinden on yedisi Ruskin’in Unto This Last’ına işaret etti. Bundan on üç yıl sonra Ruskin’in yüzüncü doğum yıl dönümü sırasında konuşma yapan George Bernard Shaw, Vladimir Lenin’in öfke dolu konuşmalarının ve Karl Marx’ın yergi dolu nutuklarının, Ruskin’in eserleri ile karşılaştırıldığında, kasaba papazının basmakalıp sözlerinden hiç bir farkları olmadığını söylemişti. “Yaşamım boyunca bir çok devrimci karaktere sahip insanla karşılaştım” diyordu Shaw, ve onlara “Kim seni devrim yolunda cesaretlendirdi? Marx mı?” diye sorduğumda aldığım cevap Ruskin oldu.

Statü Endişesi / Politika / Alain De Botton