Kendine Açacağın Bir Pencere / Hilal Karan / Anne Cafe Yazıları

Bir arkadaşınla yaprak sesli bir mekanda buluşur ve çayları söylersin. Söyledikleri içinden geçerken tüm kara bulutlarını dağıtır, iyi gelir ve  geriye de güzel görüntüler bırakır.
İşte  “Kendine Açacağın Bir Pencere” kitabında toplanmış yazıların her birinin insana böylesine iyi gelen bir yönü var.  Mutlu eden, düşündüren ve sade sade söyleyen yazılar. Okurken çok keyif aldım . Hayat akıp giderken atladığımız bir  çok şeyi düşünmek , farkına varmak için hemen başucunda bulunması gereken bir kitap.

Arka Kapak Yazısı:

Ağaç, ağaç olsun diye bir tohumcuk düşmeli yere.
Bir tohum çatlayıp açılmadan bir ağaç olamıyor.
Bir şeyler bozulacak elbette.
Bir kabuk kırılacak.
Sonra birileri bir şeyler konuşacak.
“Ne?” “Tohum, artık o bildiğimiz tohum değil, değişti” diyecekler…
Oysa tohum, ağaç olmakla meşguldür.
Ağaç olmakta olan tohumları bir çubukla dürtüp,
“Hey ne oluyor sana?” dersek, o sakin sakin, olması gereken ağacı olabilir mi?
Bırak tohum çatlasın, içinden çıkan çıksın, kabuğu çürüyüp toprağa düşsün…
Varlığın için, bir tohum olduğun için, ağaç olmak istediğin için kimseden özür dileme.
Kendin olmak için, tohum olmak için, ağaç olmak için kimseden izin isteme.
Kimsenin sana “Aferin, iyi düşünmüşsün” demesini bekleme.
Sadece ol…
Kimsenin seni alıp daha güneyde bir ormana veya şehirde harika bir villanın bahçesine taşımasını bekleme.
Nereye aitsen orayı bul, orada büyü.
Kollarını açıp büyüyen yapraklarınla, kendi toprağında, ait hissettiğin yerde…
Ve zaman ver.
Doğada hiçbir şey acele etmiyor.
Zamanın bir tohuma dokunan, kıran, çatlatan, bekleten, açan, tazeleyen, büyüten, bambaşka bir şeye dönüştüren gücünü ancak hayranlıkla izleyebiliriz biz.
Doğada yetişen şeylerin hangisi bir gecede büyüyor?
Doğan hangi bebek ertesi gün yürüyebiliyor?