Fotoğrafta Çekim Modları ve Kötü Alışkanlıklar

Fotoğrafın temelinde bazı çekim hedefleri için kolaylıklar sağlayan modlar vardır. Bu çekim modları AV, TV , P ve M olarak bilinir. Fotoğrafçıyı temelde  1. Alan derinliği 2. Hareket konusunda dertlenen görsel düşünür olarak tanımlayabiliriz. Sanki AV ve TV modları bu iki dertten kaynaklı ortaya çıkmış gibidir.

Fotoğrafçı denen şahıs hedef konu ve objelerinde net alan derinliği konusunda dertlenmişse; bir objenin arka ve önündeki alanın netliğini kontrol etmek denetlemek ister, örneğin bir çiçeği hedefine koymuştur, çiçeği net ama arkada üzerinde damla olan yeşil çimleri netsiz göstermek ister. O zaman tercihi diyafram öncelikli AV modu(diyafram öncelikli) olabilir. Fotoğrafçı diyaframını seçer ve makine diğer esas değişken olan örtücüyü, fotoğrafı doğru pozlayacak şekilde kendisi seçer. Çekim gerçekleşir. Açık diyaframda alan derinliği az, kısık diyaframda fazla olur.

Eğer fotoğrafçının derdi hareketle ilgiliyse, örneğin bir şelaleyi fotoğraflamak ve bir hareket etkisi bırakmak amacındaysa, TV modunda(örtücü öncelikli) çalışabilir. Hareket etkisini belirgin kılmak, hareket eden objenin fotografta blur denilen netsiz bir tadda çıkmasını sağlamak için uzun süreli örtücü değerleri kullanır; 1/30 , 1/ 15 , 1 ya da 2 sn gibi. Ya da avına dalış yapmış bir yırtıcıyı dondurup görüntülemek için kısa süreli pozlamaya karşılık gelen yüksek değerde 1/500 – 1/1000 vb gibi değerler kullanır.

Bu ve buna benzer bilgiler temel eğitim konusudur ve neredeyse her fotoğraf seminerinde bol örnekle anlatılır, kitaplarda yer alır. Eline makine almış ve fotoğrafçı kimliğinde görünmeye başlamış biri de belli bir süre sonra bunları yalayıp yutar. Hatta kafa öyle bir çalışmaya başlar ki daha çekmeden ortamdan beynine görüntüler yapışır. Blur olur, arkası flu olur, yaprağı kopan bir gelinciği çekemez kaçırır ama beynine hareket etkisiyle fotoğraf yapışmıştır bile. Artık bu şahsı arkadaşları böyle gözleri kısık etrafa bakarken görürler ve ağzında garip rakamlarla konuştuğunu duyarlar, tamam bizimki fotoğrafçı oldu artık demeye başlarlar.

IMG_4650-snt

Evdeki çamaşır makinesine uzaktan bağlanıp çorapları uygun programda yıkanmaya ayarlayacak yetenekte fotoğraf makinelerimizi teknik olarak yalayıp yuttuk, gidip saniyede yüzlerce kare çekebiliyoruz, oltaya da bir kaç tane çok beğen alan fotograf düşüyor. Her şeyi bilip de farkında olmadığımız bir şey kaldı mı ?

Bence kaldı, yaşanmışlığı olmayan görüntüleri çuvallayıp geldik. Nefessiz çektik, hatta nereye gittik onu bile unuttuk, koklamadık bile, hiç ses duymadık, örtücünün şahane seri motorundan başka. Geziye gittiğimiz araçtan toprağa adım atarken el deklanşördeydi, ilk biz bastık. Az sonra aynı şeyi çekeceklerden önce ilk biz çektik. Şehirdeki gibi aceleci ve şehirdeki gibi yarıştaydık. Hiç rüzgarda kırmızı gelincik havaya nasıl tutunur düşünmeden, kafada ayarlar uçuştu çektik. Kısa sürede fotoğrafçı, kısa sürede doğa fotoğrafçısı olduk, kısa sürede tüketiverdik. Bitirdik !

Bir gariplik yok mu burada, içimi doldurmayan, içimde yer bulmayan halleri duyarsızca toplamak değil mi bu . Halbuki önce içim dolmalı sonra belki taşanı ya da hatırlamak istediğim onlarcasından birini alıp getirmeliyim. Elbette bu durumda yukarıdaki teknik modlara aşağıdaki farkındalık modlarını eklemek gerekecek;

ÇYAÇ: Çok yaşa az çek modu.
Uzun bakar çekmeyi unuturum hatta çekmesem ne gam modu.
Yatıp gökyüzüne bak ve üstünden bulut geçmeden sakın çekme modu.

 

Deniz Tokay / Ankara – Mart 2013