Orası mı, Gittim Ben Oraya

Orası mı, Gittim Ben Oraya

Fotoğraf, göl kenarında yüksek bir ormanda çekildi.  Bisikletli ya da bisikletsiz  sıkça gittiğim bir yerdir. Çok güzeldir. Doğa ve fotoğraf için beni besleyen ve dinlendiren bir mekândır. Bir keresinde termosa çayımı ve yanıma atıştırmalıklarımı alıp bu ormana gitmiştim, gölü yukardan heyecanla izleyen bir kayalık bölgenin üstüne kuruldum. Yağmur sonrası bir gündü, önümde göle doğru bahar sevincinden yemyeşil olmuş bir vadi uzanmaktaydı. Baharın coşkulu gökyüzünde bulutlar tül tül dolanırken, yoldan iyice uzakta olduğum için artık rüzgarın çam ağaçlarının iğnesine dokununca çıkardığı sesi de duyabiliyordum. Belki de bu kayalıkların bir adı vardı ama henüz duymamıştım, bilmiyordum, hatta az sonra benim oraya başka bir ad takacağım da hiç aklıma gelmezdi. Göle ve vadiye dalmış kendi içime yol almışken, arkamdan gelip önümdeki vadiye doğru kırlangıçlar inanılmaz dalışlar yaptılar, o kadar yakın geçtiler ki, keskin dalışlarıyla kanatlarından çıkan sesleri duyabildim. Belki de ben orada otururken içimde nerelere gittiysem beni görmemişlerdi. O zamandan beri adı belki başkadır, belki de yoktur ama ben buraya Kırlangıç Kayası derim.

Buradan ayrılıp daha sonra, göle doğru sevdiğim bir inişi olan, çok kimlikli bulduğum birisi kocaman, iki badem ağacının bulunduğu  Bademler Köşe’ye yürüdüm. Ağaçların önünde, yine az önceki vadiyi, bu sefer batı yamacından gören bir noktadaydım. Burada göle hâkim başka bir kaya var. Biraz da burada takıldım, bulutların gelip geçişini izledim. Bademlerin etrafında dolandım ve az uzağından bu siyah fotoğrafı çektim. Fotoğrafta boy gösteren ağaç Bademler Köşe’nin büyük kimlikli ağacıdır. Mevsimi gelince müthiş çiçek açar ve onu silüet değil bahar sevinci ile kaydetmek gerekir o zaman.

Fotoğrafta görünen koyu siyah, polarize ile koyu mavi kaydedilmiş gökyüzünün Ps’de mavi kontrollü siyah beyaz çevrimidir.  Sevdiğim çok siyah, az beyaz tadını vereceğini, bu sahneyi gördüğümde anlamıştım.  Ps’de level ve kontrast ayarlarından sonra, siyah beyaza çevrildi. Sonradan, özellikle gökyüzü detaylı çalışma alanım oldu, ağacın okunurluğunu artırmak için soldaki ilgi merkezi ağacın fonunda yer alan bulutları açtım. Ayrıca gökyüzünde sola üste ve çapraz sağa uzanan bulutlar üzerinde kontrast düzenlemeler yaptım. Son aşamada özellikle düzgün kullanıldığında bulutlar üzerinde harika etkileri olabilecek keskinleştirme uyguladım. Karenin sağ altında yer alan çalı ise güzel dengeli bir leke oldu.

Bu ağaç ile birçok anım var. Birisi; sonbaharın yumuşak ikindi ışığında, bir diğeri; ilkbaharın coşkulu çiçeğinde fotoğraf oldu, hatta bir başkasında; altında oturan arkadaşlar bahar gibi gülüyorlardı,bazen; fotoğrafı yok  ama sırtımı yasladım ve gözlerimi kapadım ya da; altına yatıp çiçeklerini ve gökyüzünü izledim.. Bazen ben yaslandım, bazen bisikletim.  Bademler Köşe ve badem ağaçları dışında bir de özellikle baharda bisikletle geçmeyi sevdiğim badem ağaçları ile dolu inanılmaz bir patika vardır burada. Neredeyse 5 km uzunluğundadır. Yer yer gölü görür, yer yer orman içinden ilerler, bazen daralır ürkütür, bazen genişler ferahlatır. Bademli Patika, göl manzarasına doğru dolanır ve orman içinden Bademler Köşe’de mola verir. Bisikletle ya da bisikletsiz muhteşemdir. Bademler Köşe’den göle, kuzeyden güneye doğru , burna yakın bir mevkiye göl manzaralı bir yol iner. Yoldan iniş çok güzeldir ama bir de bu yolun sağına ormanın batı yakasına düşen, pek insan gezmez bir vadi vardır. İnsan gezmez olduğu için daha bakir daha vahşidir, buralarda kimlikli güzel kayalar vardır ve bu vadi gölün biraz ucuna, batısına bağlanır. Güney kıyısında sıkça balık ekmek keyfi için kullanılan açılar dışında, bu arazinin inanılmaz açıları vardır. Bunlardan bir tanesi; gölün güneyinde kalan tepelerdedir. Hatta buraya bir çok hazine sandığı gizlenmiştir. Gölün kuzeyine göre güneydeki hazineler (geocache kutuları) o tarafları umursamayan ziyaretçiler için açı şaşkınlıklarına sebep olur.  Tabi hazine aramaya ilgileri varsa. “Vaaay ne güzelmiş göl buradan ” dedirtir. Yalnız son zamanlarda bu cepheden bakışta şehrin silüeti çirkin gökdelenler dolayısıyla iyice değişmiştir. Ağaçları harap eden, J.R.R Tolkien üretimi, yaratıklar gibi görünmektedirler uzaktan. Gölün içine uzanan burunlar da orman dışında ziyaret edilebilecek çok keyifli mekanlardır, çok güzel açılar ve doğa deneyimleri sunarlar. Göl suyundaki değişiklikler buradaki bazı hazineleri su altında bırakmış ve keşif ekiplerine ilginç anlar yaşatmıştır.

Göl kenarı da sıkça gezintilere sahne olur, bisikletli ya da bisikletsiz seyredilebilir, tek tatsız tarafı bazı zamanlar oluşan rahatsız edici araç trafiğidir. Burada bazen göle geldiğini zannedip araç camını bile açmayan gaza basma merakı olan türlere rastlanır. Bu bahtsız dört tekerlere rağmen, göl kenarı özellikle baharda bisikletle dolanmak için mükemmeldir, yollar bahar kokar, mis gibidir. Bu arazide yüzlerce fotoğraf açısı, bir çok yürüyüş ve bisiklet rotası vardır. Kırlangıç kayanın baktığı vadiye yakın tilki inleri de görülmeye değerdir. Ayrıca şansınız varsa, tavşan ve hemen ardından iz süren bir tilki görebilirsiniz. Bisiklet sürerken ve yürürken defalarca tilki görmüşümdür burada, bazen merak edip kendi gelir mola yerlerimize. Kayalara oturup, yükseklerde seyreden yırtıcıları izlemek de keyiflidir. Kış gelince şehir kar tutamazken burada arazi kar tutar ve işte o zaman da bambaşka açıları, bambaşka bisikletli ve bisikletsiz rotaları olur. Bir keresinde karda- buzda sürüş yapmak için gitmiş, çamurdan çok yorulmuş ama çok da keyif almıştık. Ormandan çıkışta da bisikletlerle beraber, bir araba yıkamacısına gitmemiz gerekmişti.

Fotoğrafını paylaştığım bu mekânı çok yaşadım, birçok da fotoğrafı var bende, ama yine yaşadığımdan azdır fotoğraflar. Daha çok yaşarsam, daha çok kaydedeceğim belki.

Daha ne çok giderim buraya ben, giderim de bitmez tükenmez ve ben doymam. Çünkü belkide adı aynıdır ama gittiğim yer her seferinde bambaşka bir yerdir.

Bilir misin orayı, hiç gittin mi? Belki duymuşsundur, hep aynı olduğu halde sıkça gidilen şu avm var ya, onun karşısındaki, her gidişte başka yer olabilecek ama belki de senin bir kere gidip de “gittim ben oraya” diyeceğin  Eymir – Odtü Oran Ormanı’dır. Kızılay’dan tek dolmuşla yarım saattir, çam iğnesine dokunan rüzgarın sesiyle, Kırlangıç Kaya’dan kanat sesleri, çokça anı ve azıcık fotoğrafları da garantidir.

 

Deniz Tokay

Afsad Kontrast Dergisi, Mayıs – Haziran 2012, 29. sayıda son 5 paragrafı eksik yayınlanmıştır.