Kitap

Kendine Açacağın Bir Pencere / Hilal Karan / Anne Cafe Yazıları

Bir arkadaşınla yaprak sesli bir mekanda buluşur ve çayları söylersin. Söyledikleri içinden geçerken tüm kara bulutlarını dağıtır, iyi gelir ve  geriye de güzel görüntüler bırakır.
İşte  “Kendine Açacağın Bir Pencere” kitabında toplanmış yazıların her birinin insana böylesine iyi gelen bir yönü var.  Mutlu eden, düşündüren ve sade sade söyleyen yazılar. Okurken çok keyif aldım . Hayat akıp giderken atladığımız bir  çok şeyi düşünmek , farkına varmak için hemen başucunda bulunması gereken bir kitap.

Devamı»

İvan İlyiç’in Ölümü

1886’da kaleme alınan bu eser üzerinden asırlar geçmiş olmasına rağmen İvan İlyiç’lerin varlığı ve insanın hüsranda oluş gerçeği halen devam ediyor. İvan İlyiç’lerden olmamak ve ömrümüzü sabırla güzel işler için kullanmak dileğiyle, paylaşayım istedim.

İvan İlyiç statüyle fena halde kafayı bozmuş bir adamdır. Petersburg’da günün zevklerine uygun dayayıp döşenmiş büyük bir dairede oturur, sık sık ruhsuz akşam yemeği toplantıları düzenler, bu toplantılarda sıcaklık ve samimiyetten eser yoktur. Kendisi yüksek mahkemede yargıçtır, işini sevmesinin başlıca nedeni, işi sayesinde kendisine duyulan saygıdır. İvan İlyiç bazı geceler geç saatlerde “şehirde çokça adı geçen” kitaplardan birini okur, nasıl davranması gerektiğini de gazetelerden öğrenir. Tolstoy, yargıcın yaşamını şöyle özetler: “İvan İlyiç’in işinden haz almasının nedeni işiyle gurur duyması, toplumdan hoşnut olmasının nedeni de gururunun okşanmasıydı; onun samimi bir şekilde haz aldığı tek şey “vint” oynamaktı. . .

Devamı»

Zenginlik diye bir şey yoktur; yalnızca yaşam vardır.

Rousseau bize, insanların neyin önemli olduğu konusunda kendi kararlarını veremediklerini, düşüncelerini, başka insanların önerilerine göre belirlediklerini, mutlu olmak için neye değer vermek gerektiği konusunu, başkalarına havale ettiklerini anlatmaya çalışır; ve işte Rousseau’nun anlattığı “başka insanların görüşleri“, bir gazetenin otoritesine ve bir reklam panosunun parıltılı albenisine büründüğünde insanlar üzerinde daha da etkili olmaktadır.

***

Devamı»

Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı / Robert M. Pirsig

Böyle dağlar ve dağda yolculuk yapanlar ve başlarına gelen olaylar yalnızca Zen literatüründe değil, tüm büyük dinlerin öykülerinde anlatılır. Fiziksel dağın, insanlar ve hedefleri arasında duran tinsel dağlarla alegorik ilintisini kurmak kolay ve doğaldır. Şu vadidekiler gibi, insanlar yaşamları boyunca tinsel dağları gördükleri halde asla bunlara tırmanmazlar, orada bulunmuş olanları dinlemekle yetinip zorluklardan kaçtıkları için hoşnutturlar. Bu dağlara yapılan kimi geziler de, hedefe giden en iyi ve en tehlikesiz yolları bilen deneyimli kılavuzlarla yapılır. Deneyimsiz ve güvensiz olanları ise kendi yollarını kendileri bulmaya kalkarlar. Bunların pek azı başarıya ulaşır, ama bazen kimileri yılmaz bir istencin, şansın ve inayetin sayesinde yolunu bulabilir. Bunlar, yol sayısının tek ya da sabit olmadığını ötekilerden daha iyi fark ederler. Ne kadar çok insan ruhu varsa o kadar da çok yol vardır.

Devamı»

Statü Endişesi / Alain De Botton’dan Alıntılar

  • Derinlerde bir yerlerde herkes saygı görmek için kıvranır.
  • Para ve mevki sahibi olmanın adam olmakla, tersinin ise, hiç olmakla eşdeğer olduğu bir zamanda yaşamaktayız.
  • Egomuz bir balon. Sönmemesi için sürekli sevgi ve takdir gerekiyor, tersi olursa sönüp gidiyor.
  • Peki neden yüksek mevkidekilere saygı duyuyor, küçüklere tepeden bakıyoruz?Toplumsal konumla, insani değerlerin ilintili olduğuna dair züppece bir ısrarımız var.
Devamı»